Kimi mühendis kimi mimar kimi ise avukat. Onlar iş hayatının sıkıcı temposunu karavan gezileriyle atıyor. 20 yıl önce karavan alan Tahsin Özkeskin 5 yıl boyunca evi yerine karavanda yaşamış. Bankacı Leyla Özdağ ise, karavanın bir özgürlük sembolü olduğunu söyleyerek “Tatillerimizde özgürlüğü sırtımızda taşıyoruz” diyor.
“Bu kadar çalıştığım yeter. Biraz da gezmek istiyorum’’ sözlerini çevremizden sık sık duyarız. Ama hep lafta kalır ve insan bir türlü cesaret edemez alıp başını gitmeye. Sıradan bir tatilin yanı sıra evini barkını bir arabaya doldurup ülke ülke gezenlere kulak verdik.
Özgürlük ruhunu tüm benliğiyle yaşayan mühendis, işadamı, bankacı, mimar ve avukat karavancılar havaların ısınmasıyla birlikte yeni gezi planları oluşturmaya başladı.
İçinde sıcak suyu, buzdolabı, duşu, mutfağı ve uyuyabilecekleri yatağın yer aldığı gezen evleri, Ulusal Kamp ve Karavan Federasyonu’na bağlı gezginlere sorduk.
Gezginlerden kimi çalışırken gezmeye başlamış kimi de emekliliğini beklemiş. 60 yıldır karavan hayatı yaşayan 83 yaşındaki Erol Candar ise karavancıların en yaşlısı. Candar, karavanla nefes alabildiğini söylerken bankacı Leyla Özdağ ise özgürlüklerini sırtlarında taşıdıklarını dile getiriyor. Avukat İlhan Kubilay ise dünyanın her yerinde yazlıkları olduğunu söylüyor. Özdağ, karavanın aslında iyi bir turizm kaynağı olduğunu ve değer verildiği takdirde ülke ekonomisine katkısı sağlayacağını söyleyerek “Karavancıların en büyük sıkıntısı araçlarını bırakabilecekleri bir park alanının olmaması. ÖTV oranlarının oldukça yüksek oluşu de bir diğer problemimiz. Bu oranlar yüksek olduğu için birçok kişi karavancılığı bırakmak zorunda kalıyor” diyor.
İLHAN KUBİLAY
Dünyanın her yerinde yazlığımız var
Avukat İlhan Kubilay, 2008 yılında karavanla gezmeye başlamış. Ondan öncede arabasını büyük seçerek Türkiye’nin her yerini gezermiş. Doğayı seven insanın karavanı da seveceğini söyleyen Kubilay, “İş hayatında böyle gezmeye fırsat bulamıyorduk. Karavanımızla dünyanın her yerinde yazlığımız oluyor. Avrupa’yı gezdikten sonra Türkiye’yi gezdik. Tüm seyahatlerime eşimle beraber gidiyoruz. Eşim de doğa düşkünü. Zaten bu karavancılık sevda işi. Eşi sevmeyen, bu seyahatlere çıkamaz. Kuşadası’nda yazlığım vardı ama gitmezdim, karavanda kalırdım. Lüks otel odalarından ziyade karavanı tercih ediyoruz” diyor. Eşi Mücella Kubilay ise, karavan alma noktasında eşini desteklediğini söylüyor ve ekliyor: “Karavan kadınlar için çok cazip. Hem evin işinden daha az işi oluyor hem de geziyorum. Çok keyifli. Karavan aldıktan sonra özgürlüğüme kavuştuğumu hissettim.” Karavanların ÖTV oranlarının oldukça yüksek olduğunu belirten Kubilay, bu sebepten dolayı birçok kişinin karavan alamadığını dile getiriyor.
LEYLA ÖZDAĞ
Turizme çok büyük katkı sağlıyor
2009 yılından beri Antalya Kamp ve Karavan Derneği Başkanlığı yapan Banka emeklisi Leyla Özdağ, 21 yıl önce karavan alarak gezmeye karar vermiş. Çalışma hayatındayken senelik izinlerinde, emekli olduktan sonra da eşiyle beraber her fırsatta gezmişler. Tatillerini çoğunlukla kamp alanlarında geçirdiklerini söyleyen Özdağ, “Hiç otelde kalmazdık. Otel konseptini sevmiyoruz. Gittiğimiz misafirlikte bile evde kalmak yerine karavanımızda kalırız. Biz evimizi ve özgürlüğümüzü sırtımızda taşıyoruz aslında” diyor. Gittikleri yerlerin ülke ekonomisine de katkıda bulunduklarını ifade eden Özdağ, “Her gittiğimiz yerden hediyelik eşya alıyoruz. Böylece onların ülke ekonomisine katkıda bulunuyoruz ama bizim ülkemizde bu söz konusu değil. Karavan çok tanınmıyor. Avrupa’daki karavancılar ülkemize gelse turizme katkısı çok büyük olur” şeklinde konuşuyor. Ayrıca Özdağ, ülke ekonomisine katkı sağlamasını sağlayıcı tanıtımlar yapmak üzere 6-9 Nisan tarihleri arasında Antalya’da Hestourex Sağlık, Spor ve Alternatif Turizm Fuarı’nda karavancıları ağırlayacaklarını söylüyor.
SONER ERTUĞRUL
Ülkemizde bu sektör gelişmemiş
Ulusal Kamp ve Karavan Federasyonu ikinci başkanı Soner Ertuğrul ise 20 yıldır karavancılık yapıyor. Aynı zamanda da emlakçılık işiyle uğraşıyor. O da herkes gibi karavancılığa çadırcılıkla başlamış. Ertuğrul, karavancılığın kendisine özgür yaşamayı, doğayla iç içe olmayı ve yeni insanlarla tanışmayı öğrettiğini söylüyor ve ekliyor: “Avrupa’yı karavanla sık sık geziyoruz. Karavana çok değer veriyorlar. Avrupa ülkelerinde yollarda hep görüyoruz ama Türkiye’de o kadar yaygın değil. Karavana değer veren kurum çok az. Turizm değeri yüksek olan bu alanı Türkiye’de unutuyoruz.”
NECDET TUNGUÇ
Kaplumbağa arabamızla dünyayı dolaştık
Mimarlık yapan Necdet Tunguç ise 1979 yılında çekmeli karavan almış. 73 model kamplumbağa arabalarına çekme karavanı bağlayarak dünyayı dolaşmışlar. Tunguç bu zorlu yolculuklarını şöyle anlatıyor: “Kimse bizim o kadar yolu kaplumbağa arabayla geldiğimize inanmıyordu. Ama başardık. Birçok kez yolu da şaşırdığımız oluyordu. Bir defasında yanlışıkla Alp Dağları’na çıktık.
Kaplumbağa arabayla çok zor oldu ama yine de çıktık. O yıllarda çalıştığım için çoğu kez eşim ve çocuğumu kampta bırakır ben işime dönerdim. Sonra tatilde onların yanına giderdim. Çocuğumuz seyahate çıkacağımız zaman bizden daha çok heyecanlı olurdu. Bizden önce hazırlık yapar, hayal kurardı. Karavanımızı kampa park eder etmez mekanı keşfetmeye çıkar, bize bilgi verirdi. Bu mükemmel bir deneyim. Herkesi otel oldasından doğaya davet ediyorum. Doğada hayat var.”
TAHSİN ÖZKESKİN
Karavanı evime tercih ettim
Tahsin Özkeskin, bundan 20 yıl önce karavan alarak seyahatlerine başlamış. Ataköy’de oturan Özkeskin, karavanı aldıktan sonra ilk 5 yıl evinde kalmak yerine eşiyle beraber Yeşilköy’de kamp yerine park ettiği karavanında yaşamış. Uzun yıllar evine hiç gitmediğini söyleyen Özkeskin, “Komşularım artık evini kiraya ver bari diyorlardı. Zamanla sitem etmeye başladılar. Karavanda çok rahattık. Özgürdük. Her gün istediğimiz yere gittik. Sonra belediye kamp alanını kapatınca biz de evimize dönmek zorunda kaldık” diyor. Özkeskin piknik hayatının şimdi onların kamp hayatı olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Eskiden birkaç aile pikniğe gider yiyip içerdik. Çocuklar oyun oynardı. Şimdi kamplarda biz onu yaşıyoruz. Büyükler masalarını açıp akşamları sohbet ediyor. Hasta olan biri olduğunda hastaneye götürüyoruz. O kaynaşma bize ayrı bir haz veriyor. Ortak dayanışma var karavancılıkta. Komşuluk ilişkilerimiz karavanda devam ediyor. Herkes ekmeğini birbiriyle paylaşır.” Özkeskin ayrıca 1999 depreminde de karavanla yardıma ihtiyacı olanlara malzeme taşıdıklarını belirtiyor.
İstanbul’da kamp alanı yok
Yeşilköy’deki kamp alanı kapatıldığı zaman birçok arkadaşının karavanını satmak zorunda kaldığını söyleyen Özkeskin, “Çünkü karavanları koyacak yer yok. Türkiye’de karavan çok bilinmiyor. Tanıtmak lazım. Kendi yerimiz olacak ki karavanımızı koyalım ama kimsede o kadar alan yok. Ömerli’de arkadaşımızın bir arazisi var. Biz orayı kendimize bir kamp alanı yaptık. Diğer zamanlarda yeri olanlar, otoparkı olanlar ya da müstakil evi olanlar çok rahat karavanına yer bulabiliyor. 30-40 tane arkadaşımız bu yer sıkıntısı yüzünden karavancılığı bıraktı. Biz dernek olarak bir şeyler yapmak istiyoruz ama bulduğumuz araziler İstanbul dışında oluyor. İnsanlarda İstanbul dışına çıkmak istemiyorlar. Biz karavancılığı yaymaya çalışıyoruz” diyor.
EROL CANDAR
Evden kaçıp kampa gidiyorum
Karavancıların en yaşlısı ve en kıdemlisi iş adamı Erol Candar ise 83 yaşında. Oğulları izin vermediği halde karavanını kaçırıp kamplara gidiyormuş. Candar karavan hikayesini şöyle anlatıyor: “Ben 60 yıllık karavancıyım. İlk başlarda çadır kurardım. Sonra yavaş yavaş karavana geçtim. Arabamın içinde her şey var. Karavan benim yaşam tarzım. Onunla nefes alıp veriyorum. Bir tutku haline geldi. Şimdi Nisan ve Mayıs aylarını bekliyorum ki kamplara gideyim. Artık yaşlandım. Çocuklarım izin vermiyor ama ben kaçıyorum. Bu tutkumdan vazgeçemiyorum.”
IŞIL KIRIKYAPAN
Direksiyon nereye ben oraya
51 yaşındaki emekli İngilizce öğretmeni Işıl Kırıkyapan, yıllar önce eşini kaybetmiş ve kızıyla Bursa’da yalnız bir hayat yaşıyor. Eşi hayattayken de kamp hayatına düşkün olduklarını söyleyen Kırıkyapan, “Karavan almak hiç aklımıza gelmemişti. Yedi yıl önce elime bir miktar para geçince karavan almak istedim. Kızımla beraber dünyayı geziyoruz. Özgür ruhlu bir insanım. Karavancılıkta aslında özgürlüğe çıkış kapısı. Kızımla beraber karavanımızı kilitleyip yola çıkıyoruz. 12 yaşımdan beri araba kullandığım için direksiyon konusunda da sıkıntım yok. İki kadın yollarda hiç sıkıntı yaşamadık. Arabamızla ilgili bir arıza olduğu zaman çevreden yardım istiyoruz. Karavanın hiç zorluğu olmadı. Tatillerimizde yeni insanlarla tanışıyoruz. Bir yere gidip 10-15 gün kalmayı sevmiyorum. Kamplara da çok fazla girmem. Nerede manzara ve yalnızlık varsa oradayım. Direksiyon nereye gidiyorsa oraya gidiyorum. Karavanıma gidip çay kahve içtiğim zaman şehir stresinden kurtuluyorum. Mutlu oluyorum. İleride kızım evlenirse evimi satıp karavanda yalnız yaşamayı planlıyorum” diyor.
KAYNAK: Yeni Şafak Gazetesi